TAKİP ETMEK İÇİN TIKLAYIN!
Okulsuz Toplum
Okulsuz toplum; İvan illich’nin okula ilişkin getirdiği radikal eleştiriler sonucu ortaya çıkan bir kavramdır. Aynı adla kitaplaştırdığı “Okulsuz Toplum” adlı eseri eğitime sıra dışı bir bakış açısını da beraberinde getirmektedir.
İllich’e göre okul bütünüyle ortadan kaldırılması gereken bir kurumdur. Çünkü okulu; yerleşik düzeni benimseten, otoriteye bağlılığı arttıran ve böylece insanları kategorilere ayırıp, toplumda varolan hiyerarşiyi yasallaştıran bir kurum olarak değerlendirir. Bu açıdan bakıldığında okul; eğitimin kurumsallaşmasını sağlayarak, öğrencilerin düşünme becerileri ve yaratıcılığını geliştirmekten uzaklaşmaktadır.
Okulsuz Toplum” adlı kitapta, Ivan Illich’in öğrenimin kurumsallaştırılmasını sorguladığı makaleler yer almaktadır. Henüz küçük bir çocukken, etimizin ve kemiğimizin ailemiz ve öğretmenlerimiz arasında pay edilmesiyle başlayan okul maceramızı farklı açılardan inceler.
Ivan Illich, hastanede doğup hastanede ölen, yani bir kurumun elinde doğan ve kurumlarla dolu bir dünyada yaşayıp, bir kurumda ölen insanlar olarak durumumuzun pek de iç açıcı olmadığını vurgular. Okulun, statükonun korunmasına vesile olan araçlardan biri olduğundan bu prestije sahip olduğu yolundaki tezini kanıtlamaya çalışır. Ona göre, günümüzdeki okullar, eğitim açısından etkisiz olduğu kadar, bölücü bir nitelik de taşımaktadır. İllich’e göre okullaşma silahlanma kadar tehlikelidir.
Kitapta eğitimin öğelerinden sadece ‘eğitim programı’ ele alınmıştır. İvan İllich, tanınmış çağdaş eğitimcilerden biri olarak günümüzün zorunlu eğitim sitemini suçlayıp mahkum ederken, öğretmen otoritesi karşısında büyük bir başkaldırı hissi duyduğunu da ifade eder. İnsanların her birinde öğrenme isteği ile birlikte doğal olarak araştırmacılığın geliştiğini ileri sürer. Dolayısıyla, okulların yerine geniş iletişim ağlarının kurulmasını önerir. İsteyen, istediği bilgiyi direkt olarak ulaşabileceği kanunun uzmanından öğrenebilecektir. Bu sistem içerisinde öğretmen ve öğrenci varlıklarını sürdürmektedir, ama zorunlu olarak bir arada bulunmak ve kurallara bağlı ilişkilere girmekten kaçınmalıdır.
Belirli reçetelere göre hareket eden ve disiplinden hoşlanan genç olamaz. Öğrenmek üzere kendisine sunulan her sözün hesabını yapan ve sözcüklerin ardındaki anlama ve öze önemle eğilen genç ve buna izin veren öğreten, sağlıklı ilişki içinde bulunan kişiler olacaktır. Öğrenene bir çok bilgiyi sunmak, şüpheci bir biçimde bu bilgilere yaklaşan gencin bilgiyi seçmesine imkan tanımak, bir öğretenin edinmesi gereken bir tutumdur.
İvan İllich, başkalarının saptadığı ölçülere mahkum olan öğrencilerin değerlendirme ölçütlerini, yani sınavları da eleştirmektedir. Çünkü insan, bir süre sonra bu ölçütlerin altında kalıp ezilmekten kurtulamamakta, sınavlar insanları gözetim altında tutarak, onu standartlaşmaya itmektedir, der.
Gerçekten okuldaki başarı düzeyine dayanan her tür ayrıma son verilmesi gerekmektedir. Bir insanın yıllar önceki okul durumuna göre yargılanması; yargının sonucu ister iyi olsun, ister kötü; büyük haksızlıktır. İnsan gençken ona herhangi bir bilgi aktarılıyor ve ondan da bilgiyi tekrarlaması isteniyor. Başarıyor ya da başaramıyor. Daha sonraki yıllarda birilerini, başka bir insana, yukarıda sözü edilen insanın çocukken ne ölçüde başarılı olduğunu soruyor; diploma da somutlaşan bütün bu çabaların sonucu sürdürebileceği yaşam seviyesi belirleniyor.
Okuldaki eğitim; “öğrenen-öğreten-öğretilen/konu” açısından değerlendirildiğinde, öğretilen konu odaklı bir eğitim sistemi içinde gerçekleşmektedir. Edilgen bir konumda bulunan “öğrenen”, verilen bilgiyi almak, bilgilerin aktarıcısı olan eğiticinin söylediklerini benimsemek, zorundadır. Böyle bir sistem içinde yetişen bir kişi, daha sonraki yaşamında da edilgen konumun dışına çıkmamaktadır. Öğretilen konuya ağırlık verilen eğitim sisteminde, “öğreneni” bilgili bir kişi durumuna getirmek amaçlanır, ele alınan her konuda öğrenene çeşitli bilgiler verilir.
İllich’in önerdiği eğitim sistemi; her canlının, ister çocuk olsun ister yetişkin, yöntem ve tekniklere, uzman kişilere özgürce ulaşabileceği bir sistem olmalıdır. Kafaları ansiklopedik bilgilerle doldurmak yerine; istenilen, ilgi çeken her şeyin öğrenilebileceği ve öğrenmenin, belirli zamanlara sıkıştırmak yerine tüm yaşama yayıldığı ve özellikle yargı ve ceza ile değil de sevgi ve övgü ile değerlendirildiği bir sistem geliştirilmelidir.
Günümüzde bilgi kaynağı kitaplar, konuşmalar, iletişim araçları, arkadaşlar, yolculuklar olmalı, bu yollarda edinilen bilgiler başarılı olma şartına bağlı olmamalı, seçilerek öğrenilen bilgiler, belirli ihtiyaçlara dayanmalı ve bir çok uygulama alanı bulmalıdır. Bu şekilde bilgi, her an canlı tutulacak ve sonuçta insanların dünyayı istedikleri gibi algılayıp özgür olmalarına imkan verecek nitelikte olabilecektir.
Öğrenene verilecek bilgiler, öğrenenin daha önceki eğitimine, nasıl yetiştiğine ve onun koşullarına uygun olarak oluşturulmalıdır. Öğrenenin çevresi, ilgi alanları önemli olmalıdır. Edineceği bilgilerle önce kendisi, kendi çevresi ve koşullarıyla ilişki kurabilmesi, değişik koşullarla kendi durumunu karşılaştırarak hem bilgi hem de kişilik açısından gelişmeye çalışması amaçlanmalıdır.
İnternet” ve “çoklu ortam” teknolojilerinin gelişmesiyle son yılarda internet ile asenkron (herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda öğrenme) denen yeni bir yaklaşım bulunmuştur. Bu sistem, kendi kendini eğitim sistemcilerinden olan İvan İllich için çok uygun bir kaynak oluşturmuştur. Çünkü, geleneksel ders saati ve derslik ortamından uzaklaşma başka bir deyişle zaman ve mekan kısıtlamalarının büyük ölçüde ortadan kalkmasıdır. Böylece öğrenci dersini herhangi bir zamanda, bulunduğu mekandan, işyeri, ev veya yurtlardan, bilgisayar ağı ortamında izleyebilmektedir.
İvan İllich, Cuernovaco Manifestosu’nu imzalayan eğitimcilerden biridir. Bu eğitimciler bu bildiriyle, “bilgi düzeyi devlet tarafından belgelenip mühürlenmiş olanların gücünü sonsuza dek arttırmaktan başka bir işe yaramayacak sinsi bir eğitim sistemine başkaldırdıklarını” ileri sürmektedir. Onlar herkesin “eğitimde eşit zamandan, eşit mâli olanaklardan ve eşit özgürlükten” yararlanmasını öneriyor. Çünkü herkes her türlü bilgiye ulaşabilmelidir. Bunun içinde en kısa zamanda diplomaların geçersiz sayılması gerekmekte, okuldaki başarı düzeyine dayanan her tür ayırıma son verilmelidir, demektedir. Günümüzde şu ya da bu beceriyi gerektiren bir iş için, başarma isteği ve belli bir deneme süresi, diploma veya sertifikadan çok daha geçerli görünmektedir, diyerek klasik ve bireyselleştirilmiş sistemlere de karşı çıkar.
Kısaca İvan İllich’e göre en iyi toplum, okulun insanları standardize etmediği, kalıplara sokmadığı, bireylerin kendi çevrelerinde süregelen sosyal olaylara katılarak ve bizzat kaynağından bilgiyi edinerek öğrenmelerini sağladığı okulsuz bir toplumdur.